|
O büyük kapının eşiğine ilk geldiğimde, yeni doğmuş bir bebeğin anne kucağında evine geldiği ilk anda gibiydim. Kapı beni dışlıyor, binanın duvarları bir yabancıymışım gibi bana bakıyordu. O an o duvarlara ne anılarımın kazınacağını, onlarla neler paylaşacağımızı bilemezdim. O büyük kapının bana her zaman açık kalacak yuvamın kapısı olacağını tahmin edemezdim. Hayatımın en güzel dönemlerinden birine o kapıdan attığım ilk adımla başlayacağımı düşünemezdim. O an bu kocaman binanın ileride bana ne anlam ifade edeceğini anlamak için henüz çok küçüktüm. O gün için o kapıdan girmek çok büyük ve bir o kadar da zor bir adımdı benim için; şimdi ise zor olan yuvam dediğim okulumuzun kapısından çıkmak… belki de en zor olan çıkarken dönüp son bir kez bakmak, ya da daha zor olanı bu kapının ardındakilerden ayrılmak… şimdi anlıyorum kapının iki tarafı arasındaki farkı, oysa kağının eşiğine gelen biri için kapının dışına çıkmak da kapıdan içeri girmek de iki adıma mal olmuyor. Kelimeler satırlara sığar, sözcüklere ağzımızda yer vardır, zamanı geldiğinde ayaklarımız gitmek zorunda kalır. Ama beş yıl kolay kolay bir yere sığmaz, taşar. Sözcüklerle anlatılmaz. Gitmek istediğinizde sizinle gelemez, kalır; hem de yıllar öncesinde kalır, kapıların ardında, duvarların içinde kalır en güzel yıllarınız, lise yıllarınız…Hoşçakal İSTEK
Dilşah ERDEM
|
Ah şu duvarların bir dili olsa da konuşsa. Hele ki şu sıralar, tahtalar bir dile gelseler, kim bilir neler anlatırlar? Kaç kahkaha, kaç göz yaşı biriktirdi bu fayanslar? Bu duvarlar, hele ki duvarlar… Bir anlık öfke ile kanadı kırılan dolap bile suspus şimdi. Sırlarımıza sessizce şahitlik ediyorlar. Koridorlar! Dans eden mi dersin, kendini yerlere atan mı? Bağıra çağıra koşanlar mı, sessiz usulca dertleşen mi? Ya kalorifer önü ve yemekhane sohbetleri… Her duygu iğnelenmiş sınıfın panolarına, her anı yazılmış silik harflerle tahtaya. Uluğbey, beş senedir neler görmüş bize dair. Bir anlatabilse, ah anlatabilse! Uluğbey artık dudaklarda anı. Uluğbey sessizlik, Uluğbey tatlı bir hüzün… “Uluğbey Mezunlar Günü”nde buluşmak üzere…
Damla DİLER
|
İSTEK’den mezun olurken aklıma, kocaman yüksek bir kapının altında minicik kaldığım okulun ilk günü geldi. Şimdi ise o kapıdan, aldığım bilgi ve görgüyle uzayan boyum sayesinde eğilerek geçiyorum. Hoşça kal İSTEK…
Sena EĞERYILMAZ
|
Buraya o akıl almaz anılarımı, arkadaşlık ilişkilerimi, okulumu, bana kattığı şeyleri nasıl sığdırabilirim? Yeri geldi üzüldüm, yeri geldi mutluluktan ağladım. İstek Uluğbey’e geldiğimde yeni enstrümanlarla tanışıp orkestraya girmem, şu an hayallerimin okuluna kavuşmama vesile olmuş oldu. Bu bakımdan çok şanslı olduğum söylenebilir. Okulumu, arkadaşlarımı, öğretmenlerimi özleyeceğim. Umarım ileride yollarımız kesişir ve eski anılarımızı konuşuyor oluruz. “Mezunlar Günü”nde görüşmek üzere.
Şahan JAZZAR
|
|